30 Ekim İzmir Depremi’nde Hayatını Kaybedenler 3’üncü Yılda da Unutulmadı.
HABER: SULTAN EYLEM KELEŞ – KAMERA: KERİM UĞUR
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 30 Ekim İzmir Depremi’nde hayatını kaybedenler için anma töreni düzenledi. Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal, “Türkiye’deki afetlere yönelik devlet müdahalesinde biz üvey evlat gibiyiz. Biz çığlığımızı duyuramadık” dedi. İktidara seslenen Sandal, 2 yıl ödemesiz, 18 yıl 0 faizle depremzedelere kredi verilerek barınma sorunun çözülmesini talep etti. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de “Sesimizi duyun. Bizi cezalandırmak için bu halkı cezalandırmayın” diye konuştu. Törenin ardından Bayraklı’daki Deprem Anıtı önünde dua okunurken, hayatını kaybedenlerin yakınları gözyaşlarını tutamadı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir’in Seferihisar ilçesi açıklarında 3 yıl önce meydana gelen ve 117 kişinin yaşamını yitirdiği 6,9 büyüklüğündeki depremde hayatını kaybedenler için anma törenine ev sahipliği yaptı. Tören, depremzedeler için Türkiye’de ilk kez İzmir’de hayata geçirilen Halk Konut Projesi’nin ilk uygulaması olan Dilber Apartmanı önünde bugün düzenlendi.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından başlayan törende, Dilber Apartmanı Kooperatif Başkanı Elif Keskin söz aldı. 6 ay içerisinde evlerine geçmeyi ümit ettiklerini söyleyen Keskin, “Bizler Halk Konut yöneticileri olarak daha önce hiç inşaat yapmadık, hiçbirimizin hiç kooperatif deneyimi yok. İlk kurulan kooperatif biz olduğumuz için önümüzde model de yoktu, bu modeli biz oluşturacaktık. Zorlandığımız, tıkandığımız, umudumuzu kaybettiğimiz zamanlar oldu; fakat asla vazgeçmedik. Biliyorduk ki; biz başarırsak, arkamızdan gelen kooperatifler de başaracaktı, biz bu inançla çalıştık. İnşaatımızın yapım aşamasında belediye şirketlerinin bize vermiş olduğu danışmanlık bizler için çok kıymetlidir. Burada çok fazla emek, çok fazla çaba ve dayanışma vardır. Burası bizim için bir bina değil; birlik, beraberlik ve dayanışmanın en güzel sembolüdür. Bütün bu dayanışmanın ana ruhunun saygıdeğer Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer’in göstermiş olduğu içtenlik, samimiyet ve insani duyarlılığından kaynaklandığını düşünüyorum. Her koşulduğunda yanımızda olacağını bildiğimizden tökezlediğimizde onun inancına sarıldık ve güçlendik” diye konuştu.
Depremzedelerin kentsel dönüşüm kredi faiz oranlarının yüksekliğine değinen Keskin, “Bütün depremzedelerin ortak sorunu; kentsel dönüşüm kredi faiz oranlarının çok yüksek olmasıdır. Aylık taksit tutarı yaklaşık 30 ile 40 bin arasıdır. Depremzedelerin büyük çoğunluğu emekli ve dar gelirli olduğu için kentsel dönüşüm kredi taksitlerini ödemeleri çok zordur. Krediyi kullanmış olsalar da, inşaat maliyetlerinin artışı nedeniyle kullanılan krediler yeterli gelmeyecektir. Zaman kaybetmenin para kaybetmek demek olduğu bir dönemdeyiz” dedi.
Keskin’in ardından İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği (İZDEDA) Başkanı Bilal Çoban kürsüye çıktı. Çoban, şunları söyledi:
“Bugün İzmir’imizin yaşadığı büyük yıkımın 3’üncü yılı. 117 canımızı kaybettik. Öncelikle ülkemizin yaşadığı tüm felaketlerde hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine sabır diliyorum. Böyle acıların yaşandığı bir günün anma töreninde ne konuşulur açıkçası çok fazla bilmiyorum, bu yazımı hazırlarken de biraz zorlandım. Hala acılarımız taze, hala kayıplarımızın ardından gözyaşımızı döküyoruz. Biz derneğimizi kurduğumuzda, bu dernek sayesinde deprem şehitlerimizi hiçbir zaman yalnız bırakmadık, onların unutulmasına müsaade etmedik ve onların ailelerini kendi ailelerimiz olarak gördük. Maalesef gidenleri geri getiremiyoruz, yerlerini dolduramıyoruz ancak yine de acılarını paylaşarak onların acılarını hafifletmeye çalışıyoruz”
“ELAZIĞ’A 560 MİLYON, BAYRAKLI’YA 3 MİLYON YATIRIM YAPILDI”
Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal da iktidar tarafından yalnız bırakıldıklarından dert yandı. Sandal, şunları söyledi:
“Arama kurtarma süreçleri dışındaki süreçlerin tamamında yalnız olduğumuzu söyleyebilirim. Yılmadık çünkü sırtımızı dayadığımız bir büyükşehir belediyemiz vardı ve orada aklıyla, vicdanıyla, duruşuyla her zaman depremzedenin yanında olan Tunç Başkan’ımız vardı. Ben bütün Bayraklılar adına bu desteklerinizden dolayı size de hürmetlerimi, saygılarımı sunuyorum. Birileri belki bir şeyleri planlamış olabilirler, Bayraklı’yı yok saymış olabilirler, görmemiş olabilirler, sesimiz kulaklarına ulaşmamış olabilir. Ama bir şeyi unuttular; Bayraklılı depremzedenin yanında Bayraklı Belediyesi, Büyükşehir Belediyesi ve Bayraklılı yurttaşlarımız var. Düşünün; Türkiye’nin her tarafındaki afetlerinde devletimizin müdahalesini büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz. Yapılan evleri, yapılan yardımları, afet bölgesi ilan edilmeleri… Hepsini büyük bir takdirle karşılıyoruz. Ama biz Bayraklı olarak bu meselelerin tamamında bir üvey evlat gibiyiz. Çok basit bir karşılaştırma yapmak gerekirse; Elazığ depremiyle Bayraklı depremini kıyasladığımızda, -aslında daha büyük bir afete maruz kaldık ama- kamunun Elazığ’a yatırımı 560 milyon lira. Bütün Elazığlı yurttaşlarımıza helali hoş olsun, belki daha fazlası da gerekiyordu. Ama Bayraklı’ya gelen para 3 milyon lira. Bize yapılan konut 5 bin küsür, Elazığ’da yapılan konut sayısı 28 bin”
“REZERV ALANINDAKİ 250 KONUT BAKANLIĞA SATILMIŞ”
Rezerv alanlarında yaşanan usulsüzlüklere de dikkat çeken Sandal, şunları söyledi:
“Şimdi rezerv alan diye ilan ettiğimiz alanda ‘Depremzedenin konutları acaba depremzedelere satılıyor mu?’ diye endişelerimiz var. Biz 3’üncü şahıslara satıldığını biliyoruz ama bu işlemler noter aracılığıyla olduğu için ispatlayamıyoruz. Bu konuda tüm depremzedelerin, özellikle depremzede derneğimizin duyarlı olmasını özellikle rica ediyorum. Rezerv alandaki arazi satışlarını onaylamıyoruz. Depremzede yurttaşlarımız için ayrılan bölgede yapılan konutlar ücretleri karşılığında depremzedeye satılıyor. Doğal olarak oradaki bütün gelirin tekrar Bayraklılı, İzmirli depremzedelerin hizmetine sunulmasında büyük bir fayda var. Ticari alan adı altındaki satışları kesinlikle onaylamadığımızı belirtmek isterim. Bir diğer mesele… ‘Biz bu satışlar yapılıyor’ dediğimizde itiraz eden arkadaşlar kendi kendilerini ele vermiş oldular. Yukarıdaki rezerv alanda, yaklaşık 250 konutumuz Gençlik, Spor ve İl Müdürlüğü’ne tahsis edilmiş, ilgili bakanlığa satılmış durumda. Biz tabii ki öğrencilerimizin yurt meselesinin çözülmesini isteriz, tabii ki onların ihtiyaçları olan barınma imkanlarına kavuşmalarını isteriz. Ama bu, bugüne kadar ihmal ettiğiniz sorunu, depremzedenin hakkını alıp bir başkasına iade etmekle olacak bir işlem değil”
“DEPREMZEDELERE 2 YIL ÖDEMESİZ, 18 YIL 0 FAİZLE KREDİ VERİLMESİ LAZIM”
Sandal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve yetkililere şöyle seslendi:
“Biz büyükşehir belediyemizle bu çığlığı herhalde yetkililere çok fazla iletemedik. Buradan sizler ve basın aracılığıyla tekrar Sayın Cumhurbaşkanımıza, yetkililerimizi çığlığımızı bir defa daha iletiyoruz. Yıkılıp yapılan evlerimiz 100-120 m2 dairelerden sonra herkes 70 m2lik evlere mahkum edildi, o gün bunun dışında bir alternatifin olmadığını söyleyenler, Osmangazi’de, Mansuroğlu’nda birçok yerde rezerv alanlar ilan edip emsali 2-3 kat arttırıp yeni evler yapabiliyorlar. Demek ki yapılabiliyormuş. Çığlığımızı duyuramadık, bu bölgede yaşayan yurttaşlarımızın büyük bir çoğunluğu emekli ve dar gelirli yurttaşlarımız. Bu evlerin yapılabilmesi için deprem konutlar için gerekli kredi miktarının bir defa vatandaşlara verilmesi, 2 yılı ödemesiz, 18 yıl 0 faizle vatandaşın bu derdinin bir an önce çözülmesi lazım”
“30 EKİM, BÜYÜK AFET VE DESTANSI DAYANIŞMANIN GÜNÜ…”
Son konuşmacı olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ise konuşmasında şunlara değindi:
“Bundan tam 3 yıl önceydi… Saatler 14: 51’i gösterirken 6.9 büyüklüğünde bir depremle sarsıldık. O gün, şehrimizdeki milyonlar ve ülkemiz, tarifsiz bir acıyı yaşadık. Yüreklerimiz yandı. 30 Ekim, İzmir tarihinin en büyük felaketlerinden biri olarak hafızalarımıza kazındı. O acı hiçbir zaman dinmeyecek… Yüreklerimizi yakan o ateş hiçbir zaman sönmeyecek. Biliyorum… Bugüne kadar o acıları bir nebze olsun hafifletebildiysek, yaralarımızı sarabildiysek bizim için büyük şereftir. 30 Ekim büyük bir afetin ve aynı zamanda İzmir’in gördüğü en destansı dayanışmanın günü olmuştur. Depremin hemen ardından, dakikalar içerisinde afetten etkilenen hemşerilerimizin yardımına koştuk. İsmail Bey, 4’üncü dakikaydı ilk enkazın başında siz vardınız. İlk akşam 150 civarında çadır kurmuştuk ve 1 ay sonunda da o çadırların tamamını sökmüştük. Hep birlikte müthiş bir seferberlik başlattık. Depremin ilk gecesinde, bütün depremzedeleri başlarını sokabilecekleri güvenli bir alana kavuşturduk. O gün bir araya geldik ve bir söz verdik. Bir ay içerisinde, kış basmadan mağdur vatandaşlarımızın hepsi bir yuvaya kavuşacak… Başlattığımız ‘Bir Kira, Bir Yuva’ kampanyası umut hareketine dönüştü. Yurdumuzun her yerinden vatandaşlarımız, İzmir’in imecesine dahil oldu. Eşi benzeri görülmemiş bu imece sayesinde henüz bir ay bile geçmeden bütün depremzede vatandaşlarımıza sıcak bir yuva sağladık. Bu imecenin bir parçası olan herkese minnettarım.
“DEPREM DEĞİL; RANT HIRSIYLA İNŞA EDİLEN BİNALAR ÖLDÜRÜR”
Depremde ölmek kader değildir. Deprem öldürmez. Zamanında alınmayan önlemler ve rant hırsıyla inşa edilen binalar öldürür. Şehirler bizim yuvamızdır. Onları vatandaşlarımızın can güvenliğini koruyarak geliştirmek zorundayız. Oysa bu ülkede şehirler, vatandaş için değil, küçük bir zümreyi daha da zenginleştirmek için inşa ediliyor. Geçtiğimiz kış, 6 Şubat’ta on binlerce vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan büyük deprem felaketi bu hakikati bir kez daha gözler önüne serdi. İzmir’de başlattığımız Bir Kira Bir Yuva imecesini 6 Şubat depreminden etkilenen kardeşlerimiz için de başlattık. 30 binden çok deprem mağdurunu yuva sahibi yaptık. Bunu halktan halka uzanan bir dayanışma köprüsü kurarak başardık. Biliyorum ki bu köprü bundan sonra hiç yıkılmayacak ve yaşamı iyileştirmemiz için bize yepyeni yollar açacak. Bugün ne 30 Ekim’deki ne de 6 Şubat’taki yaralarımız kabuk bağlamadı. Anılarımız, acılarımız hala çok taze. Biliyoruz ki bu topraklar üzerinde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Olmamalı… Artık doğal afetler karşısında dirençli kentler inşa etmek zorundayız. Bizim İzmir’deki en temel meselemiz işte budur. İnsan onuruna yakışır, güvenli bir yaşam kurmak. Depremde insanların ölmediği, evlerin, apartmanların yıkılmadığı dirençli bir şehir inşa etmek.
İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NDEN HALK KONUT PROJESİ
Doğa sadece iyilik üretir. Doğadan geldiğini sandığımız felaketler aslında biz insanoğlunun yarattığı tahribatın bir sonucudur. İzmir’de bu acı gerçeği yaşayarak öğrendik. ve bir daha hiç kimsenin yüreğine sevdiğinin acısı düşmesin diye büyük bir kararlılıkla çalışmaya başladık. Bu yolda bilim insanlarının, kamu temsilcilerinin, sivil toplumun ve vatandaşlarımızın katılımıyla, 30 Ekim Depremi’nin hemen ardından gerçekleştirdiğimiz ‘İzmir Depremi Ortak Akıl Buluşması’ bir milat niteliğindeydi. Bu buluşmamızda aldığımız kararlar neticesinde Deprem Eylem Planımız şekillendi. Deprem Eylem Planımızın en önemli başlıklarından biri kentsel dönüşüm. Bizim kentsel dönüşümden anladığımız, yalnızca eski binaların yıkılarak yenilenmesi değil. İzmir’in herkesin güvenle nefes alıp verdiği bir yuvaya dönüşmesi. İşte bu yüzden İzmir’de kentsel dönüşümü ‘mekansal adalet’ ilkesiyle tanımladık. Bugün bu ilkeyle hayat bulan çok değerli bir anıtın… Dilber Apartmanı’nın önündeyiz. Bu örnek yapı, İzmir’de kentsel dönüşümü kooperatifçilik modeli ile buluşturduğumuz Halk Konut Projemizin ilk uygulaması. Dilber Apartmanı depremde hasar alarak yıkılan bir binaydı. Apartman sakinlerimiz yeni binanın inşa edilme sürecinde çok büyük sıkıntılar yaşadılar. Kurumların, müdürlüklerin koridorlarında yeterince destek alamadan günlerini harcadılar. Kısacası bir sahip çıkanları olmadı. Depremzedelerimizin yaşadıkları onca acının ardından bir de böyle bürokratik sorunlarla boğuşmasına asla razı olamazdık. Olmadık. Halk Konut projesi işte böyle bir ihtiyacı karşılamak için doğdu. Ne mutlu ki, Dilber Apartmanı sakinleri bu projenin sadece yararlanıcısı değil aynı zamanda fikir ortakları olarak kendi yaşam alanlarını inşa ediyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerimiz İzBeton ve Ege Şehir ile Bayraklı Belediyesi şirketi Baybel, Halk Konut projemizin paydaşları. Yuvaları yıkılan, yaşanamaz hale gelen depremzede vatandaşlarımız için hayata geçirdiğimiz bu model sayesinde, vatandaşlarımıza konutlarını yapabilmeleri için güvence ve imkan sunuyoruz. Dilber Apartmanı ile başlayan Halk Konut projesinin büyüdüğünü ve bu noktaya geldiğini görmek gurur verici.
İZMİR’İN HEDEFİ: DEPREM DİRENÇLİLİĞİ
Halk Konut Kooperatif modeli ile şu ana kadar 51 adet kooperatife ulaştık. Bunlardan 20’si kooperatifleşme sürecini tamamlayarak Halk Konut Modeli’ne katıldı. Her biriyle sözleşmeler yapıldı. 11 adet kooperatifin kuruluş süreci tamamlandı ve protokol tarafları ile sözleşme aşamasına gelindi. 20 binanın ise kooperatifleşme süreci devam ediyor. Şu ana kadar 100 bin metrekarelik alanda 1100 bağımsız bölümün proje ve yapım sürecini başlattık. Hedefimiz, 80’in üzerinde kooperatifimizle 480 bin metrekare alanda 3200 adet bağımsız bölümün inşaatını çok yakın zamanda tamamlamak. Halk Konut modelinin bu kadar kısa sürede yaygınlaşabilmesi hiç şüphesiz İzmir halkının Büyükşehir Belediyemize duyduğu güvenin eseri. Onların bize olan güveni sürdükçe, İzmir çok daha güvenli bir şehir haline gelecek. Deprem Eylem Planımızın bir diğer önemli ayağı depremsellik araştırmaları. Yazık ki, İzmir’in fayları ve bina stokları hakkındaki bilimsel veriler bugüne kadar kapsamlı bir şekilde ortaya konmamıştı. Biz bu eksiği gidermek için büyük bir seferberlik başlattık. Türkiye’nin en kapsamlı deprem araştırmaları ve risk azaltma projelerini geliştirdik. Depremsellik araştırması ve zemin davranış modelinin çıkarılması için İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, ODTÜ ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’yle bir protokol imzaladık. Türkiye’nin en gelişmiş yapı ve zemin laboratuvarını İzmir’de kurduk. Mikrobölgeleme yöntemiyle Bayraklı, Bornova ve Konak ilçelerimizde zemin etüdü çalışmalarına başladık. Kentimizdeki yapıların güvenliğini sağlayacak bu projeyi 2024’te tamamlıyoruz. Karada yürüttüğümüz araştırmaların yanı sıra İzmir kıyılarında, 37 noktada sondaj yaparak tabandan örnekler alıyoruz. ODTÜ Deniz Paleosismolojisi Araştırma ekibi, Körfez’de sondaj çalışmalarını sürdürüyor. Böylece eski depremlerin izlerini tespit ediyor, tsunamilerin ve deniz tabanındaki gevşek malzemenin etkilerini takip edebiliyoruz. Çalışmalar tamamlandığında fayların geçmişte ürettiği depremlerle ilgili bilgi elde edip, gelecekte üreteceği depremler hakkında daha sağlıklı öngörülerde bulunmak mümkün olacak. Depreme dirençli İzmir için en temel önceliklerimiz arasında şehrimizdeki binaların riskli olup olmadığını tespit etmek ve herkesin, oturduğu evde güvenle yaşamasını sağlamak geliyor…Ne yazık ki İzmir’deki yapı stoğunun yüzde 80’i eski ve yaşlı. Yani olası bir depremde risk taşıyor. Bu sorunu ivedilikle ortadan kaldırmak için İnşaat Mühendisleri Odası ile protokol imzalayarak devrim niteliğinde bir çalışma başlattık. 30 Ekim depreminde en fazla hasar alan Bayraklı ilçemizden başlayarak İzmir’in yapı envanterini ortaya koyuyoruz. Bayraklı ve Bornova ilçelerinde başlattığımız çalışmaları Konak ilçemize doğru genişlettik. Böylelikle 2024 yılı sonunda kent nüfusunun yaklaşık yüzde 25’inin yaşadığı bölgede ‘Afete Hazır ve Dirençli İzmir’ vizyonumuzun en önemli ayağı olan yapı envanteri çalışmaları tamamlanacak. Diğer yandan Mart 2023 itibarıyla tüm İzmir genelinde talep gelmesi halinde yapı ön inceleme hizmetini vermeye başladık. Bugüne kadar toplamda 4 bin 100 başvuru neticesinde İzmir’i karış karış dolaştık ve şu ana kadar 3 bin 600 binanın yapı ön inceleme saha çalışmasını tamamladık. Bu kapsamda, İzmir’in hangi ilçesinde olursa olsun başvuran her vatandaşımıza binalarının deprem karnesini ücretsiz olarak çıkarıyoruz. İki gün içinde, yani bir 1 Kasım’dan itibaren bu incelemelerimizin sonuçlarını hemşerilerimizle paylaşmaya başlıyoruz.
Dün Cumhuriyetimizin 100. yaşını olağanüstü bir coşkuyla kutlamadık, emin olun Türkiye’de hiçbir şehir İzmir’deki bayram gibi kutlamadı. İzmir, İzmirliliğini yaptı. Onun coşkusu bir yandayken, bugün içimizde büyük ve buruk bir hüzün var. 2020 yılında, 30 Ekim’de kaybettiklerimizi büyük bir özlemle anıyoruz. Biliyoruz… Hiçbir şey kaybettiklerimizi geri getirmeyecek. Fakat bir daha böyle acıların yaşanmadığı, kimsenin sevdiklerini kaybetmediği bir şehri beraber kurmaya gayret ediyoruz. İzmir’in Ulu Önderimiz Mustafa Kemal’e ve Cumhuriyet’e vefasına yakışır bir şekilde, Türkiye’de dönüşümün öncüsü olabiliriz. Doğa olaylarının felaketlere dönüşmediği, güvenle yaşanan İzmir’i hep birlikte inşa edeceğiz.
Serdar Başkan’ın çığlığına aynen katıldığımı söylemek istiyorum. Eyy yukarıdakiler! Duyun sesimizi, duyun. Bizi cezalandırmak için bu halkı cezalandırmayın. Anlayan anlamıştır”
Soyer’in konuşmasının ardından otobüslerle Bayraklı ilçesindeki 30 Ekim İzmir Deprem Anıtı’na gidildi. Anıt önünde hayatını kaybedenler için dua ve Kuran okundu. Depremin meydana geldiği saat olan 14.51’de, itfaiye sirenleri eşliğinde saygı duruşunda bulunuldu. Aralarında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal ve hayatını kaybedenlerin yakınlarının olduğu bir grup anıta karanfiller bıraktı. Kimi depremzede yakınları o anlarda gözyaşlarını tutamadı.